11 Nisan 2016 Pazartesi

İsim bulamadım şimdi

sosyal medya canavarı oldum doğru. aslında çok genelledim şimdi adıyla sanıyla instagram hastasıyım. tumblr ile uyumluyum snapchat'e gerçekten göz kırpıyorum facebook tan resmen hiç hoşlanmıyorum ve twitter la kalbim çok kırık.
fakat en önemlisi de web dükkanlarımla geçirdiğim zaman. gecenin bu saati güncellemeler, yeni yüklemeler, açıklama ve fotoğraflar derken aklıma blog düştü. ben neredeyse unutacaktım ama bir blog vardı ve ben artık resmen yazmıyordum e öyleyse kapatayım, dedim.
blog nasıl kapatılır bilmiyorum:)
arayüze baktım fakat geri vites yaptıracak ne gördüm biliyor musun? azimli insanlar. takip ettiğim blogger Eba, Nimo, Lens Makyaj bu kızlara helal olsun! onların azmini görünce yerin dibine geçtim.
sonra ben son ne yazmışım diye baktım. benim kafamdan geçeni bazen cümleleştirmeden yazdıklarıma bile bırakılan yorumları gördüm. çok utandım.
modası neyse ona tutulur tiplerden olmuşum resmen. modayken ayıla bayıla bir ayakkabı alıp sonra giymeyi bırakınca bir temizlik sırasında rastlayıp kapının önüne koyar gibi.
ne oldu ben huy mu değiştiriyorum? bir adını koyamadığım sakinelik, hoşuma gitmeyen bir iyilik geldi tamam peki bu ne şimdi?
oyuncağından hevesi geçen çocuk gibi.
içimde bir rahatsızlık oldu önce iz siler gibi silesim geldi blogu sonra utandım yine de içimde şüphesi kaldı. rahatsızlığı kaldı. bak açık açık söylüyorum benim içimi bir korku sardı. uzundur kendime de sessizim ben, açıp bakasım yok içeri de neler oluyor. sanki hayat koşmaya başladı, çokca da almaya başladı. aldığı herkes çok yakındı. acısı bazılarının büyük geldi, bazılarının acısı dilime yüreğime düğümlendi. ne olacaktı sanıyorsam? bazısı genç bazısı daha da gençti... telefon numarası telefonum da kayıtlı kaldı arasam açaçcak kimse yoktu. yokluğunda facebook sayfasına ne yorum yazacaktım ki okusundu "like" lasındı. içimde sönen çiçek gibi karardı kaldı.
bazen çok dağılır da toplamak istersin ya benim içim bırak dağınık kalsın dan öte gidemiyor. iz gibi geliyor. oysa izi kalsın di mi yaşanmış şeyin. mutlulukların, acıların, başarıların, sancıların... izi kalsın ki bir süreni belki bir merak edeni ne bileyim özleyeni olursa ucunu tutacak bir ipi olsun di  mi?
işte o isim bulamadığım şey aklıma izleri silmeyi soktu. ben de ona uydum ama başka izler izin vermedi silemedim yine klavye başında oldum olası beni çok rahatlatan, yine hala ben olduğumu hissettiren, varlığımla beni en çok bütünleştiren içimi yazarak dökmenin huzuruna kavuştum.
insanların hayatlarıyla ilgili, yaptıklarıyla ilgili anlatacakları yanında benim ruhum, kalbim ve aklım arası anlatacaklarım var hep. yediğim içtiğim değil de yaşadıklarımın bana hissettirdikleri var.
oldum olası içimde yakalayamadığım huzur, denge ve çözümlenmemişliklerim var.
işin tuhaf tarafı hayat karşıma atasözü "takma" olan insanları çıkartıyor:) bu sözle takıp takmadığım tartışılır da kaderin cilvesi buzlu su challange gibi.
neyse isim bulamadığım karmaşıklarım için bu gece de blogumu silmeyeceğim kapatmayacağım da. hatta geriye dönüp zırvalıklarımı :)) okuyacağım.
ve o azimli kızları aklıma getireceğim. helal olsun diyeceğim yürekten.
yine sarmaşık çiçeğine dönünce de blog da biteceğim.

Hiç yorum yok: